AMED - Kadın katliamlarındaki artışın nedenlerinden birinin cezasızlık politikası olduğunu vurgulayan DAKAHDER Başkanı Aslı Pasinli, birçok kadının koruma kararı altında katledildiğini, bunun önüne geçmenin toplumsal değişimle mümkün olduğunu belirtti.
Kürdistan ve Türkiye’de kadın cinayetleri ile kadına yönelik şiddet artarak devam ediyor. JINNEWS’in Ağustos ayı verilerine göre 28 kadın ve 5 çocuk katledildi, 25 kadın ve 7 çocuk şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Dayanışmanın Kadın Hali Derneği (DAKAHDER) Başkanı Avukat Aslı Pasinli, artan kadın katliamları ve cinayetlerini sebebinin, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi ve yasların uygulanmamasından kaynaklandığını söyledi.
KATİL EN YAKINDAKİ ERKEK
Kadına yönelik cinayetlerde 2024 yılında yüzde 82 artış olduğunu kaydeden Aslı Pasinli, “Kadına yönelik katliamların ve şiddetin yüzde 57’sinin evler de olduğunu görüyoruz. Bu da bize şunu gösteriyor: Evlerin kendisinin kadınların katledilme alanlarına dönüştüğünü fark ediyoruz. Nihayetin de bu kadın cinayetlerine baktığımız da, çoğunluğunun birinci derece yakınlar tarafından, ya eş tarafından, ya baba tarafından, ya kardeş tarafından ya da boşanma sürecinde olduğu partneri tarafından işlendiğini görüyoruz” şeklinde konuştu.
KADINLAR KORUNMUYOR
Türkiye’de kadına yönelik şiddetin politikalardan bağımsız olmadığına dikkat çeken Aslı Pasinli, “Türkiye toplumsal cinsiyet eşitsizliği sıralamasında 149 ülke arasında 147’nci sırada, yine cinsiyet eşitsizliği endeksine baktığımız zaman 58 ülkede 56’ncı sırada yer alıyor. Türkiye’nin bu mevcutta dünya da gösterdiği sıralama aslında bizde sorunun ne olduğunu daha açık gösteriyor” diye belirtti.
İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi ve 6284 sayılı kanunun etkin uygulanması yönündeki çağrılarını yineleyen Aslı Pasinli, kadınların koruma kararına rağmen öldürüldüğünü bu durumun da yasaların uygulanmadığını ortaya koyduğunu vurguladı. Aslı Pasinli, cezasızlık politikasının bir sonucu olarak birçok dosyada cinayetlerin şüpheli ölüm diye geçtiğini ancak araştırılması gerektiğini ifade etti.
Kadınların katledilmeleri yerine katledilme şekillerine tepki verildiğinin altını çizen Aslı Pasinli, “Oysa burada tepki vermemiz gereken şey, yöntemlerin acımasızlığı değil, kadınların öldürülmesine olması gerekiyor. Toplumu da bu nokta da doğru yönlendirmek gerekiyor. Burada tabi ki basının bu konuyu işleyişi önemlidir. Çoğu kez baktığımızda kadının kaçışı, kadının görüntüsü ya da olayın oluş şekli kadının öldürülmesinden daha çok öne çıkarılıyor. O yüzden bu meseleyi yani kadına şiddet, kadın cinayetleri meselelerin de toplumsal bir sorun olarak görünmesi gerekiyor ki, toplumsal bir dönüşümle birlikte çözüme gidebilelim” ifadelerini kullandı.
MEVCUT YASALAR UYGULANMALI
Kadın katliamlarına ve şiddetlerine karşı en çok kadın örgütlerinin mücadele ettiğini bu nedenle iktidar tarafından hedef gösterildiğini söyleyen Aslı Pasinli, “Mevcut yasalar varsa o yasayı uygulamakla mükellef kadın kurumları değildir, bu yasayı uygulamak hükümlü devletin kendisidir. Mevcut yasa varsa hakimler ve savcıların bakış açısının da değişiklik olmalı ya da siyasi kararlılık dediğimiz mesele öylesine söylemiş olduğumuz bir durum değil. Bu ülke de bir sorun oluyor çıkıp açıklama yapılıyor. Neden biz mesela öldürülen bir kadınla ilgili ya da kadın cinayetleri odağın da bir söz duyamıyoruz. Bir kadın, kadın olmasından kaynaklı yaşanan cinayetlerde dahi hala kadın kelimesini geriye atıp, aile meselesini öne çıkarıyoruz” diye tepki gösterdi.
KADININ BEYANI ESAS ALINMALI
İktidarın kadın cinayetlerini önleyecek bir politika ortaya koymadığını bunun hukuk ve ilk başvuru mercii olan polisin tavrını da etkilediğini dile getiren Aslı Pasinli, “ Toplumda bir dönüşümün sağlanması için bunlara ihtiyaç var. Bir diğer hususta toplumun kadın cinayetlerine katkısıdır. Söylediğimiz her sözle, her onayla aslında failleri güçlendirmekten öte sonuca gitmiyoruz. Yine suç duyurularında özellikle şiddet ve cinsel taciz vakalarında kadının beyanı esas almalı, ancak toplumsal bir dönüşümle bu katliamların önüne geçilebilir” dedi.
MA / Heval Önkol