ANKARA - Kürdistan'daki 16 baro başkanı, Meclis'te temsil edilen partilere 17 maddelik çözüm önerisi sundu. Önerlerde Kürtlerin dil ve kültürel haklarının tanınması, merkezi yönetimin yerel yöntemler üzerindeki vesayetinin sonlandırılması istendi.
Kürdistan kentlerinden Ankara’ya gelen 16 baro başkanı, Kürt sorununun demokratik çözümüne ilişkin Meclis’te grubu bulunan siyasi partiler ve Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'u ziyaret etti. Baro başkanları, ziyaret ettikleri partilere Kürt sorununun çözümüne dair, 17 maddelik bir öneri taslağı sundu. Taslakta, Kürt sorununun çözümüne dair hukuk ve demokratik alanın genişletilmesi, Kürtlerin dil, kültür haklarının tanınması ve yerel yönetimler üzerindeki merkezi vesayetin sonlandırılması istendi.
Kürt sorununun çözümü için önerilen öneriler şu şekilde yer aldı:
"*TBMM’nin Kurucu Rolü: Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkın doğrudan temsil edildiği en yüksek organ olarak sürecin meşruiyeti, toplumsallaşması ve kurumsallaşması bakımından tarihsel ve anayasal sorumluluğa sahiptir. Bu nedenlerle barış sürecinin yürütülmesinde aktif ve kurucu bir rol üstlenmelidir.
*Temel Haklar ve Özgürlükler: Demokratik bir toplumun temeli olan düşünceyi açıklama, ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin herhangi bir baskı veya cezai yaptırıma maruz kalmaksızın kullanılması sağlanmalıdır. Bu özgürlüklerin güvence altına alınması, toplumsal barışın inşasında hayati öneme sahiptir.
*Eşit Yurttaşlık: Tüm yurttaşların etnik, dilsel, kültürel ya da inançsal fark gözetilmeksizin eşit hak ve yükümlülüklere sahip olduğu gerçeği anayasa ve yasalarla güvence altına alınmalıdır. Eşit yurttaşlık ilkesini zedeleyen uygulamalar sona erdirilmeli, bu ilkeyi güçlendirecek hukuki düzenlemeler yapılmalıdır.
*Siyaset Yapma Hakkı: Siyasal katılım, demokratik meşruiyetin temelidir. Bu bağlamda halk iradesini temsil eden kişi ve kurumların siyaset yapma hakkı; baskı, gözdağı, yargısal taciz ve ceza tehdidinden arındırılmalıdır.
*Cezaevleri Reformu: Özellikle ağır hasta tutuklu/hükümlülerin sağlık ve yaşam hakkı gözetilerek infaz koşulları insan onuruna uygun biçimde yeniden düzenlenmeli, infaz yasasında eşitlik ve adalet ilkeleri doğrultusunda kalıcı bir rejim inşa edilmelidir.
*Kayyım Uygulaması: Seçme hakkını ve halk iradesini hiçe sayan kayyım uygulamaları, demokratik sistemin temel ilkelerine aykırıdır. Seçilmiş yerel yöneticilerin görevden alınarak yerlerine atanmış kişilerin getirilmesi uygulaması derhal sona erdirilmeli ve bu uygulamayı mümkün kılan yasal düzenlemeler kaldırılmalıdır.
*Uluslararası ve Yargısal Yükümlülükler: Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin bağlayıcı yönü dikkate alınarak AİHM kararlarına eksiksiz uyulmalı, bu kararların uygulanmaması alışkanlığına son verilmelidir. Yine Anayasal hükümleri yorumlama konusunda nihai makam olan Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı gösterilmeli ve kararlarına uyulmalıdır.
*Yargı Bağımsızlığı: Yargının siyasal müdahalelerden arındırılarak bağımsız ve tarafsız bir şekilde işlemesi sağlanmalıdır. Özellikle politik içerikli davalarda gözaltı ve tutuklama gibi tedbirlerin keyfî kullanımı son bulmalı, adil yargılanma hakkı mutlak olarak korunmalıdır.
*İdari Yasaklar: Barışçıl gösteri, toplantı ve örgütlenme hakkını sınırlayan keyfî idari kararlar ve sıkıyönetim döneminden kalma uygulamalar sona erdirilmeli; İl Özel İdaresi Kanunu ve benzeri düzenlemelerdeki özgürlükleri kısıtlayıcı hükümler kaldırılmalıdır.
*Silahlı Yapıdan Çıkış: Şiddet ve silahı terk etmiş örgüt mensuplarının barışçıl toplumsal yaşama katılımı için gerekli olan hukuki çerçeve oluşturulmalı, toplumsal entegrasyonun sağlanması amacıyla düzenleyici ve koruyucu tedbirler alınmalıdır.
*Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu: Geçmişte yaşanan ağır insan hakları ihlallerini araştırmak, mağdurların yaşadığı travmaları tanımak ve toplumsal hafızayı onarmak amacıyla bağımsız ve etkili bir Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu kurulmalıdır.
*Ortak Hafıza İnşası: Türk ve Kürt halklarının geçmişte yaşadığı ortak acılar adil ve insani bir şekilde tanınmalı, bu acıların hatırlanmasıyla toplumsal hafıza güçlendirilerek ortak bir gelecek inşa edilmelidir.
*Yerel Yönetim Reformu: Katılımcı demokrasinin yaygınlaştırılması için yerel yönetimlerin yetki alanları genişletilmeli, yerinden yönetim ilkesi güçlendirilmelidir. Merkezi vesayet uygulamalarına son verilerek halkın doğrudan yönetime katılımı sağlanmalıdır.
*Dil ve Kültürel Haklar: Kürt dili ve kültürü başta olmak üzere tüm etnik kimliklerin kültürel ifade alanları anayasal güvence altına alınmalı, anadilde eğitim ve kamu hizmetlerine erişim konusundaki engeller kaldırılmalıdır.
*Güvenlik Politikaları: Güvenlik politikaları demokratik hukuk devleti ilkelerine uygun hale getirilmeli, toplumu kriminalize eden uygulamalara son verilmelidir. Güvenlik anlayışı, insan güvenliğini esas alacak şekilde yeniden tanımlanmalıdır.
*Sosyoekonomik Politikalar: Barışın inşası ve sürdürülebilirliği için sadece siyasi değil, sosyal ve ekonomik alanlarda da eşitsizliklerin giderilmesi gerekmektedir. Bölgesel yoksulluğun ortadan kaldırılması, istihdam ve eğitim olanaklarının geliştirilmesi için uzun vadeli, katılımcı ve eşitlikçi politikalar hayata geçirilmelidir.
*Yeni Anayasa Süreci: Yukarıda ifade edilen düzenlemelerin ardından toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu bir anayasa yapım süreci başlatılmalı. Yeni Anayasa farklılıkları tanıyan ve kapsayan bir toplumsal sözleşme niteliğinde olmalıdır."
'ÇÖZÜM SUNMAYA ÇALIŞAN BAROLARIZ'
Yaptıkları ziyaretleri ve Kürt sorununun çözümüne dair önerileri anlatan Mûş Barosu Başkanı Kadir Karaçelik, "Bizler bu yeni şekillenmeye başlayan, filizlenmeye başlayan sürecin kalıcı bir toplumsal barışa evrilmesi noktasında ne yapabiliriz, neler yapabiliriz, ne tür katkılar sunabiliriz, arayışından mütevellit kendi aramızda yaptığımız bir kolektif çalışmamız vardı. Bunu yazılı hale getirdik. Bir nevi bölgede yaşayan, sorunlara tanıklık eden, adalet ve hukuk meselesi ve değerleri başta olmak üzere insan hakları ihlalleri ile mücadele eden, bu konuda bunların ağır sonuçlarını ortadan kaldırmaya çalışan, onarıcı adalete sürekli çağrı yapan hukuk örgütleri olarak, aynı zamanda da toplumsal meselelerin çözümüne de katkı sunmaya çalışan barolarız. Zaman zaman kamuoyuyla da bu konudaki düşüncelerimizi paylaşıyoruz, bildirilerle, açıklamalarla" dedi.
'BARIŞ SİYASAL ARZULARIN ÜZERİNDEDİR'
Barış meselesinin Türkiye ve bölge için çok çok önemli olduğunu kaydeden Karaçelik, "Barış meselesinin kalıcı bir toplumsal mutabakata evrilmesi noktasında neler yapabiliriz sorusuna bu noktada da kendimiz hukuki gereklilikler başta olmak üzere sosyal ve toplumsal anlamdaki gereklikleri naçizane ifade etmeye çalıştık. Bu yazılı çalışmamızla özet bir çalışmamızı da siyasi partiler ile paylaştık. Toplumdaki bu beklenti ve umutlu iyimserlik noktasındaki güçlü duygu kadar siyasal partiler açısından da siyaset üstü bir yaklaşımla yaklaşılması gerektiğini ve toplumsal barışın bütün siyasal arzulardan, çıkarlardan, politik bagajların üzerinde bir yerde konumlandırılması gerektiğini, bu tutumla meseleye yaklaşılıp katkı sunulması gerektiği ifade etmeye çalıştık. Güçlü bir siyasal desteğin olması gerektiğini, bunun toplumsal destek alanında da bizim gibi sivil toplum örgütlerinin bunun üzerine hem toplumsal hem de psikolojik anlamda destekleyecek, pekiştirecek aynı zamanda somutlaşma noktasında bir ihtiyaç analizi yapmak suretiyle bu tür net hamleli süreçler sabır isteyen süreçlerdir elbette. Ama yavaş yavaş barışın negatif ayağı ki büyük ölçüde tamamlandı. Bunun pozitif ayağını olgunlaştırmak, somut bir alana çekmek noktasındaki önerilerimizi, tespitlerimizi ifade etmeye çalıştık" diye konuştu.
'BİZE DÜŞEN GÖREVİ SEVE SEVE YAPARIZ'
Sundukları 17 maddelik önerilere değinen Karaçelik, "17 başlıktan oluşuyordu çalışmamız. Bu çalışmalarda özellikle Meclis'in kurucu rolü, toplumsal meşruiyeti, etki alanı noktasından hareketle bu tür özellikleri dikkate anlarsak Meclis'e büyük bir rol düştüğünü ifade etmeye çalıştık. Bizlere de hukuk örgütleri olarak bu noktada bir şeyler düşüyorsa seve seve gövdemizi de taşın altına koymaya hazır olduğumuzu kendilerine ifade etmeye çalıştık" diye belirtti.
MA / Ömer Güngör