Soyer: Sürecin başarısı barışın toplumsallaşmasından geçer Hikmet Çetin: Elimi taşın altına koymaya hazırım 2025-06-24 09:38:53 İSTANBUL - İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Tunç Soyer, sürecin önemli olduğunu belirterek, sonuca ulaşmasının da ortak aklı hedef alan toplumsal muhalefetin güçlenmesi ve barışın toplumsallaştırılmasından geçtiğini ifade etti. CHP eski Genel Başkanı Hikmet Çetin ise, "Ben elimi taşın altına koymaya hazırım" dedi.  MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Kürt sorununun çözümüne yönelik başlattığı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"yla yeni bir evreye giren Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümüne yönelik sivil toplum örgütlerinin üstlendiği girişimlerle tartışmalar sürdürülüyor. 22 Haziran'da İstanbul'da Barış İçin Toplumsal Girişim tarafından "Barışın Yolunu Açmak" adıyla düzenlediği konferans, siyasetin önemli simalarını ağırladı. Konferansa katılanlardan Cumhuriyet Halk Partisi eski Genel Başkanı Hikmet Çetin ve İzmir Belediyesi eski Başkanı Tunç Soyer, süreci Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirdi.    Kaynaklarıyla Türkiye'nin zengin bir ülke olduğunu belirten eski Genel Başkan Hikmet Çetin, bu kaynakların bu güne kadar Kürt sorununa harcandığını, bunların kalkınmaya harcanması durumunda, ülkenin daha ileri bir seviyede olacağını dile getirdi. Sorunun çözümünde Meclis'i işaret eden Çetin, "Parlamentoda bir grubun kurulması lazım. O grupta partilerin güçleri oranda değil, her partinin komisyona temsilci koyacak şekilde olmalı. Sürecin şeffaf yürütülmesi ve parlamentonun da buna sahip çıkması lazım. Parlamento buna sahip çıkmadığı sürece bu iş geçmişte olduğu gibi yine yarım kalabilir. Çünkü geçmişte Sayın Cumhurbaşkanı 'Ben bunları kabul etmiyorum' dedi. Neden öyle dedi? Çünkü süreci tek bir parti yürütmeye çalışıyordu. Bunun parlamentoya mal olması lazım. Bu kadim topraklarda her kesimden insan var. Bunların birlikte yaşaması ve birlikte düşünmesi lazım. Hem içeride hem dışarıda el birliğiyle hareket etmemiz lazım. Sürecin parlamentoya mal edilmesi halinde barış sürecinin sağlıklı ilerleyeceğini tahmin ediyorum" ifadelerini kullandı.    'ELİMİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HAZIRIM'    Bazı şeylerin belirsizliğini koruduğunu ifade eden Çetin, "O silahları kim alacak, nereye gidecek? Onları kim koruyacak? Dağdaki insanlar ne olacak? Bunların ayrıntılarını düşünmek lazım.  Dağdakilere de mutlaka bir çözüm bulmamız gerek. Onların da annesi, babası, akrabaları var. Hem Kürtler hem de Türkler çok acı çekti. O nedenle en büyük zararı da bölgedeki insanlar gördü. O bölgedeki insanlar köylerini, tarlalarını kaybettiler. Bütün kaynakları mutlaka barış yolunda kullanmak lazım. Bazı kanaat önderlerinin bu iş için elini taşın altına koyması lazım. Hepimize görev düşüyor. Ben elimi taşın altına koymaya hazırım. Bu sürecin zaman içinde hal olacağını düşünüyorum. Türkiye'yi çok daha parlak bir gelecek bekliyor" diye konuştu.     'SORUN SADECE KÜRTLERLE DEVLET ARASINDA DEĞİL'   İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Tunç Soyer ise sorunun çözümü konusunda iktidarın "terörsüz Türkiye" söylemine göndermede bulunarak, Kürt sorununu bir "terör sorunu" şeklinde görmemek gerektiğini dile getirdi. Sorunun sadece devlet ile Kürtler arasında bir sorun olmadığını, toplumun tüm katmanlarına sirayet eden bir sorun olduğunu vurgulayan Soyer, "Dolayısıyla sadece terör başlığı altında değerlendirmesi mümkün olmayan bir sorun. O nedenle mutlaka barış ve demokrasi ile buluşması gerekir. Terörsüzlük, tek başına barış demek olmadığı gibi aynı zamanda demokrasi demek de değildir. Özetle, barış ve demokrasi olmaksızın 'Terörsüz Türkiye' hedefiyle başlatılan bu sürecin başarıyla tamamlanması mümkün değil. Ama bir umudumuz var. Bu süreç doğrudan doğruya devletin rehberliğinde, yöneticiliğinde, liderliğinde başlatıldı. Devlet içi birtakım unsurların veya hükümetin başlattığı bir süreç olmanın ötesinde devletin tüm ağırlığıyla sürece damgasını vurduğu bir başlangıç oldu. Buna uluslararası konjonktürün avantajlarını da eklersek, bu sürecin hiç umut karartıcı bir yanı olmadığını söyleyebilirim" şeklinde konuştu.    'DEMOKRASİYLE TAÇLANDIRILMASI GEREKİYOR'   Sürecin başarıya ulaşması için toplumsal bilinç, toplumsal dayanışma ve ortak akıl inşasına ihtiyaç olduğunu söyleyen Soyer, "Aksi takdirde barış bir kişinin iki dudağının arasından çıkıyorsa, bir kişinin iki dudağının arasından savaşa dönüşmesi de mümkün olur. Mutlaka demokrasiyle taçlandırılması gerekiyor. Bu çok geniş katılımla, vatandaşları içine alacak şekilde dayanışmayı büyüterek yürütülmesi gereken bir süreç. Eğer böyle yürütülebilirse hem barış sürdürülebilir hale gelir hem de sadece terörsüz Türkiye hedefine sıkışmış olmakla kalmaz. Tam tersine gelecek nesillere aktarılacak ve bu ülkenin kaynaklarını, refahını çok daha adil bir biçimde paylaşılmasını mümkün kılacak bir sürece dönüşebilir" diye belirtti.    İktidarın, iktidarını sürdürmek için daha çok şiddet ve baskı uyguladığı bir dönemden geçildiğine işaret eden Soyer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ama bir taraftan da şiddetsiz, terörsüz bir Türkiye hedefini önümüze konuyor. Bu, bir paradoks. Gerçekten tek bir çıkış yolu var. O da toplumsal muhalefetin genişlemesi, ortak aklı hedef alan toplumsal muhalefetin güçlenmesi ve barışın toplumsallaştırılmasıdır. Böyle kavramsal ifade edince çok kuru kuru ve ne anlama geldiği anlaşılmayabiliyor, ama şunu söylemek istiyorum: Eğer bu ülkede barış, demokrasi olacaksa ve bunları istiyorsak unutmamamız lazım ki bunların olmamasının bedelini her birimiz ödedik ve ödemeye devam ediyoruz. Bunun bedelini hem yoksullaşarak hem özgürlüklerimiz elimizden alınarak ödedik. Eğer bunlar olmasın istiyorsak o zaman ortak bir akılla, ortak toplumsal muhalefeti büyütmek mecburiyetindeyiz. Bizi birbirimizden ayıran sebeplerden çok bizi birbirimize bağlayan sebepler olduğunu idrak etmemiz lazım. Eğer bunu idrak edersek, bizi birbirimizden ayıran sebepleri bir tarafa bırakmayı başarabiliyoruz ve bizi birleştiren o bağlar üzerinden de ortak akıl inşa edebiliyoruz demektir."   'MECLİS TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL, BU MESELE HEPİMİZİN'   Sürecin başarıya ulaşması için Meclis’in önemli olduğunu ancak bunun tek başına yeterli olamayacağının altını çizen Soyer, şöyle devam etti: "Meclis bir yere kadar önemli ama sadece Meclis değil. Bu meselenin memleketin kahvehanesinde de sokaklarında da derneklerinde de gündeme getirilmesi lazım. Bu mesele herkesin meselesidir. Sadece Diyarbakır'da Mardin'de yaşayanların değil; İzmir'de yaşayan Diyarbakırlıların da meselesi veya Manisa'da yaşayan Tuncelilerin de meselesidir. Hepimizin meselesi olduğunu ve ancak dayanışmayla bu meselelerin altından kalkabileceğimizi anlamamız lazım. Bunun sırrı da bizi ayıran sebeplerden çok daha fazla ve güçlü bağlayan sebep olduğunu idrak etmemizden geçiyor."   MA / Melik Çelik