'Kalıcı barış, derin iyileşme ve gerçek adaletle mümkün olur' 2025-05-19 09:57:35 ADANA - Kürt sorununun çözümüne dair yürütülen sürece işaret eden Psikolog Mesut Aslan, "Özgür bir toplumda kalıcı barış, derin iyileşme ve gerçek adalet mümkün olabilir" dedi. Çatışmalı sürecin toplumdaki psikolojik yansımalarını, Kürt sorununa dair yürütülen sürece etkisine değerlendiren toplumsal psikoloji alanında çalışmalar yürüten Psikolog Mesut Aslan, şiddetin bireysel değil, sistematik bir iktidar uygulaması olduğunu belirtti.    Aslan, kadına yönelik şiddet, yoksulluğun, yalnızca bireysel sapmalarla açıklanabilecek olgular olmadığını, toplumsal yapıların derinliklerine yerleşmiş şiddet sistematiğinin dışavurumları olarak değerlendirdi. Erkek egemen sistemi savaşla güçlendiğini belirten Aslan, "Şiddet, bu bağlamda bireysel bir eylem değil, sistematik bir iktidar uygulamasıdır" dedi. Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümüne dair yürütülen sürece dikkati çeken Aslan, "Toplumun rehabilitasyonu yalnızca bir sağaltım süreci değil, kolektif bir yeniden inşa hamlesidir. Ruhsal yaraların, yalnızca bireysel terapilerle değil; toplumsal hakikatin kabulü, adaletin tesisi ve özgürlükçü bir yaşamın inşasıyla iyileştirilebileceğini görmek gerekir" ifadelerini kullandı. Bu süreçte ilk olarak ihtiyaç hakikatin tanınması, ikinci ihtiyacın öz örgütlenme ve dayanışma ve üçüncü ihtiyacın da ahlaki-politik toplumun inşası olduğunu ifade etti.    'DEVLET YÜZLEŞMELİ'   Aslan, devletin gerçekten toplumu iyileştirme istemesi durumunda şiddeti doğuran ve yeniden üreten mekanizmaların düzenlemesi, dönüştürmesi gerektiğini dile getirdi. Aslan bu düzenleme ve dönüştürme için hakikat ve yüzleşme komisyonları kurulması, kadınların üretim, katılım ve öz yönetim alanları yaratılması, yerel ve yatay örgütlenmeyi destekleyen modellerin uygulanması, toplumsal terapi ve bilinçlenme merkezlerinin kurulması ve kolektif travma çalışmaları ve sosyal dayanışmayı esas alan merkezlerin açılması gerektiğini belirtti.  Aslan, "Bireyin özgürlük talebine düşman değil, yoldaş olmalıdır. Çünkü ancak özgür bir toplumda kalıcı barış, derin iyileşme ve gerçek adalet mümkün olabilir" ifadelerini kullandı.   TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ   Savaş ve militarizmin toplumların sosyo-ekonomik yapısını, cinsiyet dinamiklerini ve güç ilişkilerini derinden etkileyen süreçler olduğunu vurgulayan Sosyolog Taner Taş ise, bu süreçlerin toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirerek, kadınları ikincil konuma iterek ekonomik-sosyal eşitsizlikleri derinleştirdiğini söyledi. Türkiye'de çatışmalı sürece dikkat çeken Taş, Türkiye'de, savaş politikaları ve militarizmin, kadın bedenini hem sembolik hem de fiziksel olarak hedef aldığını ve toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirdiğini vurguladı.    YENİDEN İNŞA ADIMLARI    Savaş ve militarizmin yarattığı toplumsal tahribatın giderilmesi, çok boyutlu bir yeniden inşa süreci gerektiğini kaydeden Taş, bu sürecin bireysel ve kolektif düzeyde iyileşmeyi hedeflemesi, cinsiyet eşitliğini merkeze almasının zorunlu olduğunu dile getirdi. Militarist söylemlerin yerine, barış odaklı bir toplumsal bilinç inşa edilmesinin gerekliliğine dikkati çeken Taş, "Bu, eğitim sisteminden medyaya kadar tüm toplumsal kurumları kapsar. Okullarda cinsiyet eşitliği ve çatışma çözümü dersleri zorunlu hale getirilebilir. Kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi güçlenmesi, yeniden inşanın temel taşlarından biridir. Savaş mağduru kadınlar için psikolojik destek ve topluluk temelli iyileşme programları oluşturulmalıdır. Kadın Bakanlığı'nın kurulması. Cinsiyet eşitliği politikalarını koordine edecek bağımsız bir Kadın Bakanlığı'nın, kadın yoksulluğu ve şiddetle mücadelede bütüncül bir yaklaşım sunabilecek. Sosyal yardım sistemlerinin güçlendirilmesi. Kadına yönelik şiddetle mücadelede yasal reformlar, barış sürecine kadınların dahil edilmesi, eğitim ve medya reformları, militarist söylemlerin yerine cinsiyet eşitliğini ve barışı teşvik eden bir müfredat ve medya içeriği oluşturulmalıdır. Türkiye'de, savaş politikaları ve militarizm, özellikle 1980 sonrası dönemde, kadın yoksulluğunu ve şiddeti artıran temel faktörlerden biri olmuştur. Kürt Sorunu bağlamındaki çatışmalar, zorunlu göç ve neoliberal politikalar, kadınları ekonomik ve sosyal olarak daha kırılgan hale getirmiştir. 1990'larda köy boşaltmaları, kadınları kentlerde güvencesiz işlere ve yoksulluğa mahkûm etmiştir. Yeniden inşa sürecinde, Türkiye’nin çok kültürlü yapısı ve tarihsel mirası dikkate alınmalıdır. Alevi ve Kürt kadınların yaşadığı çifte ayrımcılık, özel politikalar gerektirir. Ayrıca, muhafazakâr politikaların etkisiyle kadınların özel alana itilmesi, kamusal alanda eşitlikçi politikalarla dengelenmelidir. Kadınlara yönelik şiddet, katliam ve yoksulluk, savaş ve militarizmin toplumsal cinsiyet rejimini pekiştiren sonuçlarıdır. Türkiye'de, yeniden inşa için barış kültürü, cinsiyet eşitliği odaklı politikalar ve etkin devlet mekanizmaları gereklidir. Devletin, yasal reformlar, sosyal yardım sistemleri ve barış süreçleriyle bu sürece liderlik etmesi, toplumsal iyileşmenin anahtarıdır" diye konuştu.    MA / Hamdullah Yağız Kesen